Osman GÜRÇAY yazdı...(KINI & YORUM)
Meteoroloji, 30 gün önce hava durumunu, yağışları, rüzgârı, denizleri, fırtınayı, sel baskın tehlikesini sarı ve kırmızı kodlarla yayınlayıp günlerce önceden uyarılar yapıyor.
Düğün, dernek, seyahat, gemi seferlerini ve hatta teleferik yolculuklarını önceden hava ve yol durumunu bilerek yapıyoruz.
Meteorolojik tahminler, yüzde yüze yakın bir oranda da gerçekleşiyor.
Şimdi gelelim asıl konumuza…
Her depremden sonra uzmanlar ekranlara çıkıp, ülkemizin deprem kuşağında olduğunun altını çizerler.
Falcı Fitnat Bacı gibi “Gününü bilemeyiz ama üç vakte kadar deprem gelecek üç gün mü desek, üç hafta mı desek, üç ay mı desek, üç yıl mı desek, üç asır mı desek olacak ama bakalım ne zaman olacak.“ diye bağlamayı çalıp bırakırlar.
Bize o üç vakti beklemek düşer…
Masal gibi dinleyip uyuduğumuz için vakit geldiğinde deprem içimizden geçer…
Deprem bölgesinde yaşananları hepimiz biliyoruz…
Cumhurbaşkanı bile yaşanan aksaklıklardan dolayı halktan helallik istedi.
İyi güzel de…
Depremden kurtulan insanları sel baskın alanlarında kurulan çadırlarda konaklatmanın akıl ve mantıkla ilgisi var mı?
Sadece yağmurun yağacağını değil, m2 ye düşecek yağış miktarını bile bilen bir kurumun uyarıları nasıl dikkate alınmaz.
Bunun adına eğitilmiş ve öğretilmiş cahillik denir.
O kararı verenleri Gobi çölünde eğitime göndereceksin ki; gece gündüz ısı farkı ile beyinlerine kan gidip akılları başına gelsin.
Bazılarını görevden azletme ve hesap sorma zamanı geldi de geçti bile ama eminim kader deyip geçilecektir.
O insanların ahı kime tutacak hep birlikte göreceğiz.
Kaynak : https://www.lifebursa.com/